《[Turkish] Kahraman Dünyâsın Da Ki Dede》Harli
Advertisement
Daha önce okumak için; https://tengriata.wordpress.com
--------------------------------------------------------------------------
Yaşasın ! Kan banyosu !
- Harli Kuin
------------------------------------------------------------------------------------
HİDE
Ölüm Vuruşunu başarıyla 'ikna ettikten' ve onu boyutsal üslerine gönderdikten sonra diğer hücreye ilerledi. Hücrenin kapısında iki ağır silahlı adam vardı. Önceki adamların yaptığı gibi ona selam verip geçmesine izin vereceklerini düşündü.
Adamlardan biri, Hide'ye dur işâreti yaptı. "Bu bölge sınır dışı." diye uyardı.
Hide hemen ikisinin gözlerine baktı. Adamların son beş dakikalık hâfızasını sildi ve yoluna devâm etti. Giderken bir daha uğraşmamak için de görünmez oldu ve asıl bedenine geçti. Bir kaç kapı ve nöbetçiyi geçtikten sonra hedefe vardı.
İçeride kim varsa, sorunları vardı. Başının ağrıdığını hissediyordu. İç kapıya vardığında kapıyı açmadan içeri ışınlandı.
Oda büyüktü her yerde alıcı vardı, görünmez olduğu için önemsemedi.
Odanın merkezinde büyük bir kafes vardı. Kafesin içindeki kadın sıkıntılıydı. 'Muhtemelen deli ya da ergen.' Kadın bir battaniyeyi kafesin parmaklıklarının en yüksek yerlerine bağlamıştı. Taktire şâyan bir zariflikle kafesin içinde sallanıyordu. Uçları mâvi ve pembeye boyalı, sarı saçları vardı. Mâvi gözleri parlıyor gibiydi. Ayrıca sağlam ve çekici bir bedeni vardı.
Sessizce ona ilerledi. İfâdesi her ne kadar sâkin ve rahat olsa da, ondan yayılan duygular tersini anlatıyordu. Aynan da pek çok şey hissetse de herkese rahat ve neşeli olduğuna inandırabilirdi. 'Kendini bile.'
Kadın âniden sallanmayı kesti ve yere atladı. Meraklı bir ifadeyle odanın etrâfına bakarken parmaklıklara doğru yürüdü.
'Bu iyi değil ...' Kadının yaydığı tüm duygular aniden ortadan kayboldu. Bir şey hissetmeye çalıştı, ancak tüm hissettiği içi boş bir soğukluktu.
"Kimsin?" kadın parmaklıklara dayanmış şekilde sordu merakla.
'Nasıl ?'
Kadın açıkça ona bakıyordu, görünmez olmasına rağmen. Ayak sesleri yoktu, ama onu fark etmişti.
Harli Kuin(Harley Quin) tuhaf biriydi.
Görünmezliği iptal etti, kafese yaklaşırken Harli ona merakla bakmaya devâm etti. Kadın gâyet sâkin ve mâsum gözükse de hiç bir duygu yaymıyordu. Hide, kadının önünde durdu, aralarında sâdece parmaklıklar vardı. İkisi de hiç bir şey söylemeden birbirlerine baktı.
Advertisement
"Sen Dedem misin ?"
Sûretin anılarını hatırladı, onu işe alıp almama konusunda kararsızdı. Savaşta esnekliğini ve hızını kullanan çok yetenekli bir kâtil. Endişe ettiği şey, dosyasında Joker'e delice bağlı olması. Ki bu mecâzi değildi. Akatsuki'nin yararlı ve yetenekli bir üyesi olabilse de, Joker'i kimin bitirdiğini öğrendiğinde bir sorun olabilirdi.
'Bu bir kumar.'
Ama tüm zaferler tehlikeli kumarlardan başka bir şey değildi. Ve Hide, iyi bir kumarbazdı.
"Hayır." diye cevapladı başını sâkin bir şekilde salladı. "Seni leylekler getirdi."
LUK
Bacakları masadayken tembelce ekranları denetliyordu. Şimdiye kadar, tuhaf bir şey görmemişti. Görse bile görmemiş gibi yapardı. Bu hapishâne de ki kişilerin güçlü dostları vardı ve rüşvet konusunda gâyet rahatlardı.
Kötü ya da yozlaşmış biri değildi. Sâdece ailesine olabildiğince iyi bir yaşam vermek istiyordu. Kızı evrenkente(üniversite) başlayacaktı ve oğlu idâdiye(lise) devâm ediyordu. Onlara istedikleri hemen hemen her şeyi sağlıyor onlarda çok çalışıyorlardı.
Eskiden her şey kötüydü. Karısıyla ilişkisi düşmanca, çocuklarında yabancıydı. Bunun en büyük sebebi paraydı. İki oda bir mutfak bir evde kirâda kalıyorlar ve genelde borçlu oluyorlardı.
Sonra Arkham Hapishânesinde bir güvenlik görevlisi oldu. Daha da iyisi alıcılardan sorumluydu. Bilindiği gibi bu hapishânedeki mahkumların güçlü dostları vardı. Daha ilk haftadan hayâtında kazandığı tüm paranın iki katını kazanmıştı.
Ve yapması gereken tek şey görmemiş gibi yapmak ve kayıtları silmekti.
Kazandığı bu paradan sonra her şey mükemmel oldu. Şehrin zengin bir bölgesinde iki katlı geniş ve bahçeli bir eve taşındılar. Hem kendisi hem de eşi için birer araba alındı. Çocuklar en iyi okula gönderildi. Arkham mahkumları yorucu olduğu için çalışanlara genelde sık sık izin verilirdi, o da neredeyse her ay izin alıp ailesini tâtile çıkarıyordu.
Hayat güzeldi.
Tabi kendi çıkarları için mâsumlara ve devlete zarar verdiğinin farkındaydı. Ama umursamıyordu. Toplum denilen şey kıskanç ve bencil insan güruhuydu. Sâdece bir kez dışarı çıksan anlardın. Herkes sürekli ama sürekli öfkeliydi. Hayallerini gerçekleştirememek ve bir türlü mutlu olamamak onları çıldırtmak üzereydi. Devletse, güçlü üst sınıfların güçlerine meşru hâle getirme aracından başka bir şey değildi.
Advertisement
Eğer ailesi mutlu olacaksa her şeyi yapardı.
Ekranlara bakmaya devâm etti. Ve garip bir şey gördü.
Deli Kadının hücresinin önünde duran ve rüşvet almadığına emin olduğu birini gördü.
Hemen ayağa kalktı. Emin olmak için ekrana yakından baktı.
"Siktir." Görevlileri uyarmak için dağınık masadaki düğmeyi aradı.Masa aylarca birikmiş hazır yemek ve abur cubur çöpleriyle doluydu. Düğme bir içi çöp dolu bir doritos paketinin altındaydı. "Sonunda." diye rahatladı. Tam düğmeye basacakken başka bir el kolunu tuttu.
"Ne ?" Arkaya döndü. Karşısında Deli kadının hücresindeki aynı ihtiyar vardı.
Yardım çağırmak için ağzını açtı. Ama adam diğer eliyle ağzını ve çenesini tuttu. Ona korkuyla baktı.
Ve gözleri gördü.
Siyah virgüllü beyaz gözler.
Sanki ara sıra izlediği animelerden çıkmış gibi.
Sonra karanlık.
HİDE
Son beş dakikadır Harliyle boş bir sohbet ediyordu.
"Sen bi Tanrı mısın ?"
"Kimse Tanrı olamaz." diye reddetti.
Harli, bir çocuğun mâsumiyetiyle "İnsanlar Ulu Adamın bi Tanrı olduğunu söylüyo." diye cevap verdi.
"O, Sahte bir Tanrı'dan başka bir şey değil. İnsanların onu bir çeşit Tanrı olarak tasvir etmesine sebep olan ezici güce sâhip biri olması." diye yanıtladı. Adâlet Birliği hakkında çok fazla bilgiye sâhipti, Ulu Adamın bilgilerini almak herkesten çok daha kolaydı. Görünüşe göre herkes Çelik Adam'ın Kriptonite olan zayıflığını biliyor, zamânı geldiğinde kullanacağı bir şey.
Harli, delice bir gülümseme takınmadan bir çocuk gibi başını geri yatırıp Hide'ye baktı. "Biraz garipsin, değil mi?" Artık duygularını hissedebiliyordu. İçinde abartılı bir neşe vardı.
"Garip olan diğerleri."
Harli parmaklıkları tutarak geriye yattı, gülmeye başladı. "Sen nükte birisin !" çok mutlu görünüyordu. "Nükte şeyleri severim !"
"Bu yüzden mi Joker'lesin ?" diye sordu. Adam hakkındaki görüşü önemliydi. Fakat beklemediği bir tepki aldı.
Öfke.
"Bay J, cehennemin dibine gidebilir !" diye bağırdı, mızıkçılık yapan bir çocuk gibi. "Ben ona hep iyiyken o beni hep kullandı."
'Yeni bir yoldaş.'
"Olanlar için üzüldüm. Ama belki bir haber seni mutlu edebilir." yavaşça öne eğildi. "Joker öldü."
Harli neşeyle patladı. Başının ağrıdığını hissetti.
"Gerçekten mi? Gerçekten mi? Gerçekten mi? Gerçekten mi?" diye seslendi, ebeveynin şeker getirdiğini öğrenmiş bir çocuk gibi hücresinde aşağı yukarı zıpladı. "Bay J gerçekten öldü mü?" sesinde büyük bir umutla sordu.
"Cesedi elimde."
"Görebilir miyim?"
"Belki, ama beleş deği-"
"Her şey ! Sadece cesedi göreyim !" Bir dilenci gibi ellerini birleştirerek yalvardı.
Hafifçe gülümseyip kafasını salladı. "Peki."
Manyetik Becerisini kullanarak parmaklıkları iyice ayırdı. Harli bu olaya merakla baktı.
Hide, elini uzattı. "Gidelim mi ?"
"Gidelim Dede !" dedi elini tutarken.
Bir geçit yarattı ve Harliyle içine girdi. Sürekli rengi değişen ve tuhaflaşan geçitten geçerken, Harli, Lunaparka gidip uçup, kaçan oyuncaklardan birine binmiş bir çocuk gibi gülüyor ve bağırıyordu.
'Gerçekten bir çocuk.' diye düşündü. 'Ve çocuklar korkutucudur.'
--------------------------------------------------------------------------
Daha önce okumak için; https://tengriata.wordpress.com
Advertisement
- In Serial34 Chapters
Isekai Battle Royale: I was an MMORPG player transported into an FPS World!
Dreams are a funny thing. Brent Davies, teenage MMO junkie and light novel enthusiast, once dreamed of being transported into a fantasy world based off of a video game where he could start a new life with new skills and powers. One day, the young man’s dream comes true, but it isn’t the kind of game he was expecting. There are guns, bombs, and a bizarre pink rabbit mascot who expects him to fight the 99 other people who were brought to this new world with him. A new life of glory and riches may indeed await, but Brent will need to survive first. And maybe learn how to shoot. A LitFPS where not everything is as it seems. Vote for IBR on TopWebFiction at https://topwebfiction.com/listings/isekai-battle-royale
8 117 - In Serial13 Chapters
Kondor
When "Integration" came everybody thought that it was just a game, nobody could've imagined the changes that it will bring. It is the journey of William who is trying to survive and build his own kingdom in a suspicious virtual world. It is a story with world-building, cultivation, politics, mythology and alike there will be action but not as the main focus. Main characters will not have cheat abilities, they will get perks and bonuses because of participating in events or lucky encounters but the same goes for their enemies. English is not my first, second, and even third language so please have mercy.
8 126 - In Serial44 Chapters
The Dungeon Novel
Participant in Royal Roads 55000 Write A Thon A man and a dog come to a meeting of the minds and then a god takes an interest.
8 810 - In Serial12 Chapters
I Got Reincarnated as High Human with Creation Eye
Saito Haruhiro is a programmer who was happy with his daily life. But because of a Goddess fault he lost his life when he was on his way towards his workoffice, apparently he didn't put the blame on Goddess. Saito when searching his way out of the unnatural place before he met Goddess finds a mirror as it distracts his mind, enters the antique shop. That's where he meets the Universe Eye Aka Creation Eye and the Goddess. The Goddess then explains him about another world and gives him blessing and shows him the way to a different world.. Now that's where our main Protagonist story begins as he learns to control his powers given to him by Universe Eye, and creates a peaceful and some bloody story as he travels the world and after that whole universe.
8 127 - In Serial16 Chapters
At The Lions Gate
In the 20th century America reinvented itself. Devastated by depression, scarred by war, rocked by a revolution, Americans banded together to preserve their country and their freedom. They had faith in themselves, faith in one another, and for those who believed…faith in God. This novel tells the story of one American who lived through those turbulent years….years that would test his character and the character of a nation. For Josh Sanders it begins in 1935. A star athlete in school, pro football is a ticket out of poverty during the Great Depression; but when his father, a WWI veteran, is killed during a robbery, Josh’s spirit is broken, and with it his boyhood dream. To honor his father Josh joins the war effort in 1942, distinguishing himself as a fighter pilot, until a fateful decision near the end of the war changes the course of his life once again. But many years later, after a stint as a boxer and a failed marriage, Josh finds his calling…at a time when the country is at war with itself. The year is 1968. King and Kennedy have been killed, race riots are breaking out, and Vietnam has become an albatross, causing massive protests across the country. In the streets of San Francisco Josh watches a crowd of students march for peace. As a veteran he’s conflicted, toward the war and those who oppose it. But when he encounters Rosy Goldin, a spirited young protester in need of help, a voice from the past calls him to action. His good intentions are soon tested when Rosy falls in love with the fugitive anti-war activist Erick White, a young man determined to oppose the war at all costs, against the wishes of his own father. Fearful of what happens to Rosy, Josh confronts Erick, unwilling to be part of his plan to escape…until he meets the boy’s father. A high-powered criminal attorney, Karl White is also a flag-waving patriot demanding that his son follow the law. But as White makes his case Josh is jolted by a painful war-time memory, a crisis of conscience that will soon determine the fate of Rosy Goldin and Erick White.
8 108 - In Serial31 Chapters
THE LOST PRINCE |MXTX CROSSOVER|
COMPLETEDLong ago,a Princess fell in love with an immortal Heavenly Martial God,they got married and blessed with a son named Xie LianXie Lian is a gifted child blessed with such strong power,a child that remains half mortal half immortal but year by year,he becomes immortal by strengthening his abilities,he can have a child on his own even if he is a manXie Lian met Hua Cheng,the Ghost King who wanted to take lver the whole mortal world but his plans failed as he fell in love with the Crown Prince of Xianle,every royalties were against of their relationship but the two still married each other with Xie Lian's both his parent's blessingsXie Lian and Hua Cheng were gifted with a child,the Young Prince was named Hua Ying courtesy name Hua Wuxian,the child has both of his father's look he was a child with a handsomely beautiful face After five years Hua Ying turned 5 years old and the Heavenly Emperor came to know about the child as the father of Hua Ying was a Ghost King while the mother was the Crown Prince of the immortal Heavenly Martial God,he knew the child would be the one who could end his schemes and reveal his real identity as it was predicted that the child would be powerful among them allHe wanted to slaughter the Hua Family but Hua Cheng protected them with all cost,Xie Lian and Hua Cheng were unarmed by Bai Wuxiang as he wanted to take away Hua Ying but Hua Cheng teleported his son away from Bai Wuxiang and didn't know where he teleported his child as Bai Wuxiang had held them and ready to kill them but gladly some Heavenly officials came to help to capture Bai WuxiangMonths has passed but they haven't found their 5 years old child while in another realm the 5 years old child was found crying in someone's backyard,Hua Ying was in the Human World where advance technologies are already inventedThe Luo Family found him and decided to keep the child as they don't know how did the child went in their backyard"Shizun, let's keep him,shall we?"
8 180

