《[Turkish] Kahraman Dünyâsın Da Ki Dede》Başlayalım mı ?
Advertisement
Daha önce okumak için; https://tengriata.wordpress.com
--------------------------------------------------------------------------
Söyle. Nasıl hissettiriyor ?
- Kızıl Baş
------------------------------------------------------------------------------------
ÇARLS
Manyeto ya da daha doğrusu Erik Lenşır kıkırdadı. "Bin yıl düşünsem öğretmen olacağı aklıma gelmezdi." Artık Manyeto zırhında değildi, sıradan kıyâfetler giyiyordu.
"Doğru. Ama çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını başka kim öğretebilir ki ?" diye sordu Çarls tekerlekli sandalyesinden mizâhi bir şekilde.
Her iki adam da, yakın zamanda yeniden inşa edilen konağın altında, Raven tarafından eğitilen yeni nesli izliyordu.
"Peki gizemli kurtarıcımız ?"
Çarls'ın gülümsemesi düştü. "Hayır, ne yazık ki. Adam hakkında henüz bir bilgi bulamadım. Sanki hiç yok gibi."
Erik kaşlarını çattı, bilgi eksikliğinden açıkça memnun değildi. "Nasıl ? Serebro, gezegendeki herhangi bir Mutantı bulmak için tasarlandı." Serebro, ikisinin en büyük başarısıydı. Bir mutantı bulamaması gurur kırıcıydı.
"Adamın Mutant olmaması mümkün" diye cevap verdi Çarls.
Erik kollarını göğsünün üzerinde katladı. "Aslında bunun önemli olduğunu düşünmüyorsun, değil mi?"
Çarls gözlerini kapatıp başını salladı. Dürüst olmak gerekirse, gizemli yabancı bir Mutant olmasa bile, Serebro Mutant Tanrı'yı öldürmeyi başaran adamın yüksek erkesini bulabilmeliydi. Ancak, Serebro adamın izini bulamıyor. Kayıt yok, isim yok ve onu bulmanın bir yolu yok, sanki bir hayalet arıyorlarmış gibi.
"Karanlık zamanlar geliyor, Çarls." diye uyardı Erik. Raven ve öğrencilere baktı."Onları şimdi göremeyebiliriz, ama kara bulutlar geliyor ve geldiğinde hazır olmayacağımızdan korkuyorum."
"Ve burada medyum benim." diye şaka yaptı Çarls, durumu aydınlatmaya çalışarak. Havadaki gerilimden, mizahının takdir edilmediği açıktı. "En azından bize karşı düşmanca olmadığını biliyoruz."
"Şimdilik."
"Bununla ne demek istiyorsun?"
Erik omuzlarını silkiyor. "Dediğin gibi, yabancı hakkında hiçbir bilgimiz yok. Onun kim olduğunu ya da nereden geldiğini bilmiyoruz. Onun hakkında sahip olduğumuz tek şey görünüşü ve gezegendeki en güçlü Mutantı öldürmesi."
Çarls onayladı. "Doğru. Ancak, sonrasında bize karşı düşmanlık göstermedi. Mahişeri yendikten sonra bizi rahatça öldürebilirdi."
Erik arkasına döndü, arkadaşının kırık bedenine baktı. "Bütün cevapları bildiğimi iddia etmeyeceğim. Söylediğim tek şey dikkatli olmamız ve en kötüsüne hazırlanmamız gerektiğidir. Okulu yok etmesini ne engelleyecek ?" diye sordu, öğrencilere bakarken.
Çarls ona ciddice baktı. "O zaman dersini alacak."
Erik, arkadaşının cevabından memnun gibiydi. "Sadece söylüyorum. Göz ardı edilmemesi gereken güçlü bir bilinmeyen."
Çarls sandalyesini açık kapıya bakacak şekilde çevirdi. Söylemese de hemfikir olduğunu göstermek için başını sallar. Alt dudağını ısırıp hevesle çalışan öğrencilerini izledi. "Gitmek zorunda mısın ?"
Advertisement
Erik gülümsedi. Arkadaşının omzuna vurdu. "Burada kalamayacağımı biliyorsun. Bu sırada değil." Gerçek şu ki, suikast girişimi için dünyanın en çok aranan kişilerindendi. Çarls'ın ihtiyâcı olan son şey ABD hükümetinin kapısını çalmasıydı.
"Nereye gideceksin ?"
Erik, cevap vermedi. Götürgenin(Asansör) düğmesine bastı. "Nerede olduğumu bilirsin." dedi gülümseyerek.
Çarls, ona gülümsedi. "Güle güle, eski dostum."
Erik başını salladı. "Güle güle profesör." vedâlar edildiği gibi, Erik götürgeye girdi ve gitti.
Çarls, öğrencileri izlemeye devam etti, ancak başka şeyler düşünüyordu. Altı ay önceki bilinmeyen adamı düşündü. Sadece onları kurtarmakla kalmayıp, gezegendeki her İnsanın ve Mutant'ın hayatını kurtarmış olan ve bir daha görülmeyen adam.
Bir an için, o şeyi tekrar gördü.
"O göz ..."
Sadece kısa bir an için göze baktı, bu kadarı bile yetti. Bu kafesin arkasında ne varsa, muazzam, güçlü ve çok, çok öfkeli.
Titreyen kollarını durdurmaya çalışırken korkuyla öğrencilerine baktı.
KIZIL BAŞ
'İşte buradasın.'
Gathım'ın birçok gökdeleninden birinin üstünde, keskin nişancı tüfeğiyle ateş etmeye hazırlanıyordu.
Koca Babayı öldürecekti. Tabi Suç Patronunun gerçek adı bu değildi, Koca Baba insan, özellikle cinsel ticâretle ünlüydü. Ufak kız ve oğlanlardan yetişkin kadın ve erkeklere kadar pek çok kişiyi kaçırıyor ve gece mekanlarına, zenginlere ve kuruluşlara satıyordu. Tabii ki, bu iğrençlik Kızıl Başın(Red Hood) dikkatinden kaçmadı.
Kızıl Baş, pahalı bir takım giyen şişko adamı izlerken gözlerini daralttı. Beklendiği gibi, etrâfın da takım elbiseli dört iri adam vardı. 'Bu seni kurtarmaz.'
Mesâfeyi ve Rüzgarı son kez denetledi. Yavaşça tetiği çekti. Hiç ses çıkmadı, terasta ki piç vurulduğunda bir an dondu. Sonra yavaşça düştü. Çevredeki hizmetliler kaçışmaya başlarken korumalar silahlarını çekip siper aldılar. 'Sâdece büyükbaşlar.' Kızıl Başın köpeklerle işi yoktu.
"Helal."
Ânında tüfeği bırakıp tabancasını çekti. Tereddüt etmeden ölümcül noktalara ateş etti.
"Kalp, akciğer ve beyin. Etkileyici. Eğer sıradan biri olsaydım, ânında ölürdüm."
Kızıl Baş yere düşen mermilere bir an baktı. Hiç vakit kaybetmeden tüm kurşunları sıktı. Ama nâfile. Yine de pes etmeyip diğer tabancasına uzandı.
"Yeter." dedi yabancı. Tabancası elinden uçup adamın eline geçti.
Hâlâ pes etmeye niyeti yoktu. Bıçağını çekti. Yabancıya hızla koştu. Karnına sapladı.
Fakat bıçak eti delmek yerine büküldü.
Hemen geri çekildi kaşlarını çatarak eskiden bıçak olan şeye baktı. Felâket gibi birini delebilmesi için özel olarak yapılmış bıçak artık değersiz bir hurdaydı.
Advertisement
Hurdayı fırlattı. Bir bir dövüş duruşuna geçti.
'Gücü metallerle ilgili.' diye düşündü, mermilerinin ve bıçağının adama karşı etkisiz olmasının nedeni bu olmalıydı. Bu yüzden etini kullanmalıydı.
Ona doğru koştu, kafasına vurma niyetiyle bacağını yukarı doğru salladı. Tam vuracakken bacağı havada dondu. 'Sâdece metal değil.'
Adamdan biraz uzaklaştı. Bu sefer bir yumruk attı. Yine dondu.
Bu sefer adama baktı. Uzun beyaz saçları ve sakalları, yırtık ve eski giysileriyle yaşlı bir dilenciye benziyordu. "Kimsin? Birliğin başka bir üyesi mi ? Ya da kancıklardan biri ?"
"Hayır. Sâdece çalışan arayan biri."
"Ve ben seçilmişlerden biriyim." dedi alaycı bir şekilde.
"Doğru." adam başını salladı. Dönüp çatının kenarına gitti. Her adımını dikkatle izledi. Hiç çıkarmadığını fark etti. 'Onu fark etmeme şaşmamalı.'
Adam çatının sonuna ulaştığında kafasını eğmeden aşağı baktı. "Düzeltmek istiyor musun ?" Biraz ciddileşmişti. "Bu saçmalığı bitirmeyi istiyor musun ?"
"Hangi sokağın dilencisisin bilmiyorum ama zâten düzeltiyorum." diye bitirdi kollarını göğsünde katlarken.
İhtiyar hafifçe gülümsedi. "Sen insanı öldürmeye çalışan sinek gibisin. Rahatsız edici ama öldürücü değil." Daha cümlenin ortasındayken Kızıl Baş bir hançer çıkarıp adama fırlattı. Beklediği gibi havada donup düştü.
"Eee ? Yaptığım şeyin yanlış olduğunu mu düşünüyorsun ? Şu puştları bir daha kaçıp puştluğa devam etsinler diye kilitlemeli miyiz ? Siktir lan !" diye kükredi.
Bir zamanlar düzenin çalıştığını düşünürdü. Robin olduğu zamanlarda, genç ve aptal olduğu zamanlarda. Zamanla Yarasayla içeri tıktığı suçluların dışarı çıktıklarında gündelik bir şeymiş gibi suç işlemeye devam etmeleri ve hiç bir şeyin değişmemesi onu uyandırmıştı. En sonunda iki, üç kere dövüp hapse yolladığı bir kâtili tekrar öldürmeye çalışırken görmüştü. Daha önce hiç olmadığı kadar öfkelenmiş ve adamı öldürmüştü.
Adam hâlâ gülümsüyordu. "Katılıyorum." Gülümsemesi büyüdü. "Şehirdeki çetelerin çoğunu ele geçirdin, böylece içeriden suçları denetledin. Emirlerine uymayanları öldürürsün. Her fırsatta Kötülüğü öldürürsün. Bunu sevdim."
Kızıl Baş gözlerini daralttı. "Yâni Birlikten değilsin." Adalet Birliği'nin üyeleri o kadar naifti ki, öldürmekten bu kadar kolay bahsedemezlerdi.
İhtiyar sırıtmaya devam etti. "Onların aksine gerçeği görüyorum. Tüm pisliklerin bitirilmesi gerektiğini görüyorum."
Saldıracak gibi durmasa da, Kızıl Baş hâlâ tetikteydi. "Peki büyük konuşmadığınızı nasıl anlarım?"
"Kanıtlamamı ister misin ?"
Bir anda büyük, mor bir alev belirdi. Kızıl Baş, içinden dev bir iblis başı çıkmasını şaşkınlık ve gerginlikle izledi. İhtiyar iblise doğru ilerledi. 'N'apıyor ?' tam geri çekmek için adama koşacakken. 'O sıradan biri değil ve n'aptığını biliyor gibi ?' yerinde kalıp adamı izlemeye başladı.
Adam başa iyice yaklaşınca baş ağzını açtı, Kızıl Baş, bir an ihtiyarı yutacağını sandı ama daha da şaşırtıcı şekilde ağzından insansı bir şey çıkardı.
Hareket etmiyordu. 'Ölmüş.' yavaşça yüz üstü yatan cesede yaklaştı. Dikkatle baktı. Rahatsız edici derecede yeşile boyanmış dağınık saçlar, koyu mor bir uzun Çekrek(Ceket).
'Sen ?'
Hızla ilerledi. Omuzundan sertçe tutup çekti.
Beyaz boyayla boyanmış, gözlerinin etrâfı siyah boyayla kaplı, ağız kenarlarından yanaklarının sonuna kadar kırmızıya boyanmış, iğrenç bir gülümseme şeklinde yara izleri olan rezil bir yüz.
'Şeytanın yüzü.'
"Siktir." Söyleyebileceği tek şey buydu.
İhtiyara döndü. "Kimsin ?"
"Dünyâ'yı düzeltmek isteyen biri."
"Siktir lan." dedi. Onu Basit biri öldüremezdi. Adama yeni bir ışıkla baktı. "Şu takım ?" dedi yavaşça.
"Aile." dedi ağırca. Bir elini kaldırıp alnına koydu.
"Bu kadar mı ?" dedi.
Adam ona baktı. "Sevmedin mi ?"
"Benlik bir isim değil ama neyse" Kollarını göğsünde katladı. "Ya üyeler ?"
"Yoldaşlarımız hâlâ toplanıyor." Adam geriye dönüp şehre baktı.
"Bu dünya acı çekiyor." dedi. Sesi bu sefer sağlamdı, önceki rahatlığı ve oynaklığından eser kalmamıştı. "Yaşamayı hak etmeyenlerin küçük, bencil arzuları sebebiyle paramparça edildi ve mahvedildi." Sesi gittikçe yükseliyordu. "Doğuştan becerilere ve soytarı giysilerine sâhipler diye kendilerini kahraman sanan bu aptalların her şeye göz yumması ve kötülerin de bundan güven alıp istediklerini yapması." Kızıl Başa döndü. Bakışları "Bunu düzelteceğim."
'Ne ?' diye düşündü. Tuhaf bir heyecan hissetti. Bir anlığına Yarasa tarafından eğitilen Robin oldu. Kafasını salladı. 'Toparla !' Adama dikkatle baktı. 'Gerçekten sinekten farkım yok.' diye düşündü acı acı. Elinden geleni yapsa da gerçekten bir şeyi değiştiremiyordu. Ne kadar kötüyü öldürse de bir süre sonra yenisi çıkıyordu.
'Bu adam güçlü.' diye düşündü.'Belki gerçekten bir şeyleri değiştirebilir.'
"Ee ... ne zaman başlayacağız?"
--------------------------------------------------------------------------
Daha önce okumak için; https://tengriata.wordpress.com
-
Advertisement
Living With Magic
Arthur, a young magician, is struggling with crippling social anxiety. The issue has reached a point where he likely won't graduate from University. Reaching a crossroads, he must decide whether to try and return to a family he despises or make his own path in the world. Is the magical power he has actually beneficial in the real world? Authors Note: I'm terrible at writing a synopsis, but over time I hope to write a better one. One of my favorite series of books is the Magicians by Lev Grossman and I hope to follow that same line of thinking within my story. How would a society built around magic actually exist and is power and magic actually as great as other stories make it out to be? The story and characters will be completely original and I will try to update the story on a regular basis. Also, any feedback would be greatly appreciated.
8 114Vain Glories
In the 22nd year of the Glorious Era, tensions mount as the first pilots vanish one by one. Dr Gloria Vain seemingly laughs as worlds burn and a young man finds that his gifts place him at the forefront of the coming conflict. Can the drums of war that beat at the heart of progress be stopped? Can love truly bloom on the battlefield? Is pride in one’s legacy enough? Or is this all just Vain Glory? [participant in the Royal Road Writathon challenge]
8 211The Art of Fear
Alicia is a shy, lonely girl who's just moved into the town of Derry. She is a dedicated artist doing her best just to get through life. But things drastically change when she witnesses the death of little Georgie Denbrough.
8 109My Barista is a Demigod
Michael is a normal salaryman working at a normal company living his normal life. He likes to drink coffee before going to work at his local café. One day, a new barista was hired, and Michael's life changed.
8 151The Reaper: Consumer of Souls
In a world where the strong rule, and the weak try to become strong. A 12 year old boy learns about the power that he holds. He tries to learn how yo use his power and become stronger to survive. However, life isn't always all pretty and peaceful, there is always danger. Follow the young boy as he struggles to survive with his companions and become strong enough to protect himself and the ones he loves.
8 138[BHTT] Edit - Triều tư mộ noãn - Ngư Sương
Truyện edit theo sở thích cá nhân.Giữ nguyên văn phong QT.
8 79